Hayal Kırıklıkları

 HAYAL KIRIKLIKLARI

   Her şey güzel hayallerle başlamıştı oysaki..İnsanın yüzünde tebessüm oluşturan,anlık ta olsa mutluluğun ipini bileğine geçirdiği hayaller...Ne de güzeller değil mi?

 Peki ya kurulan hayallerin altında kalmak,ezilmek..İnsanı en çok yıpratan duygu durumu olsa gerek,çünkü insan hayallerini yıkılsın diye değil şahlansın diye kurar.Kimisi vardır ki sadece hayal kurar ve bundan öteye geçemez,biz bunlara hayalperest insanlar diyelim..Hayalperest insanların eksik noktaları nedir peki?Neden bu insanlar kurduğu hayallerin ötesine geçemiyor?

Çünkü bu insanlar harekete geçmek pahasına hiçbir sorumluluğun altına girmek istemiyor ve bundan dolayıdır ki her zaman hezeyan her zaman hüsran içerisinde boğuşup duruyorlar..Belki de kurduğu hayalleri sağlam temellere oturtmamıştır bu insanlar,belki de hayal ettikleri şeyleri kendilerine layık görmemiştir bu insanlar,belki de hayallerini gerçekleştiremeyeceğini söyleyen o kadar çok söz,kelime vs. söyleniyor ki korkuyorlar bu insanlar...Tüm bu soruların cevabı onları,yüzleri,binleri geçebilir lakin hiçbir cevap sorumluluk almayı engelleyecek nitelikte cevaplar olmayacaktır.Hiç fark ettiniz mi,başarıya ulaşmış kişiler niçin başarıyor ve  nasıl başarıyor?Zafer nasıl elde edilir,hiç sordunuz mu kendinize?Belki evet,belki hayır..Ama şunu unutmayın ki zafere giden yol,başarıya giden yol,zirveye çıkan yol asla ama asla kolay yol değildir;kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde rahatça yürüyerek çıkmamıştır..İstisnalar olabilir,her zaman her yerde olabileceği gibi;lakin hedefiniz gerçekçi bir hayat ise zorluklara katlanmanız gerektiğini bilmelisiniz.



 Birçok soru sorduk şuana kadar,peki ya cevabını verdik mi?Evet mi,Hayır mı..Haydi “Hayır” cevabı üzerinden yürüyelim o halde..


Başarmış insanların,kurduğu hayalleri gerçekleştirmiş insanların ortak bir özelliği var aslında.Nedir bu?Hemen cevaplayalım.Sayın okurlar, bu insanlar özverili insanlar ve çalışmayı seven insanlar,istediklerini elde etmek uğruna sorumluluk bilinci taşıyan ve bunu kabullenebilen insanlar,bu insanlar yaptıkları veya giriştikleri işte feragat ve fedakarlık kelimelerinin hakkını ve anlamını bilen insanlar..Evrenin bir kuralı vardır;Evrende karşılıksız hiçbir şey yoktur,her şeyin bir karşılığı vardır iyinin de kötünün de,güzelin de çirkinin de her şey zıtlıklarla mümkündür.Şayet bir bütün oluşturmak istiyorsanız zıtlıklardan olabildiğince kaliteli ve verimli bir şekilde faydalanmasını bilmelisiniz.Bu hayatta evrene herhangi bir şey vermeden,kendinizden yahut yaşamınızdan fedarkalık ve feragat etmeden,sorumluluk almadan hiçbir şey alamazsınız;çünkü yukarıda da belirttiğimiz üzere bu düzende karşılıksız hiçbir şey mümkün değildir.Mümkün olsa dahi kazanılan bu kısa zaferin yada başarının  ilerleyen zamanlarda kolaylıkla kaybedildiğini göreceksiniz.

Şuana kadar hayalperest insanlardan ve hayallerine neden ulaşamadıkları konusu üzerinden çeşitli soru ve cevaplar üzerinde durduk,bir de bu olayı başka yönden değerlendirelim.Kaybeden bir grup insan daha var;bu insanlar da hayaller kuruyor lakin bunların hayalperestlerden farkı kurdukları hayallerin üzerine gitmeleri..Çok gidiyor bu insanlar hayallerinin üzerine,nasıl mı?Haydi biraz da bunlar üzerinde duralım.



  Bu insanlar öncelikle hayal kurmakla başlıyorlar,ne istediklerini zaman içerisinde sorguluyorlar, kendilerine çeşitli soru-cevap bağıntıları kurarak istedikleri ve hayalledikleri şeyi sağlam temellere oturtmak üzerine çalışmalar yapıyorlar.Kimi zaman ellerindeki imkanlardan nasıl, hangi zamanda ve yerde hangi şekilde fedakarlık gösterebileceği konusunda çalışmalar yürütüyorlar.Sorumluluk almaktan kaçınmıyorlar ve yeri geldiğinde risk analiz raporları hazırlıyorlar kendi kendilerine,çünkü bu insanlar kaybetmeyi göze alamayacak kadar idealist ve realist yaklaşıyorlar bu olaya.Her zaman bir B planı,C planı,D planı vs. vs. milyon tane acil durum planı hazırlıyorlar..Bazen başarılı oldukları kaçınılmaz bir gerçek,nasıl gerçek olmasın ki?O kadar uğraş,o kadar çalışma,o kadar özveri boşuna mıydı?Elbette bir karşılığı olacak bütün bunların.Peki ya bütün bunların aksi olursa?Eyvah,şimdi yandı kavruldu ortalık!



  Bu insanlar öylesine detaycı ki mükkemmelliyetçiliği kendilerine görev biliyorlar.Her şey yerli yerinde olmalı,her şey olabildiğince pozitif yönde mümkün olmalı.”O kadar şey boşuna mıydı?” diye sorarlar kendi kendilerine..Zamanla o kadar çok darlarlar ki kendilerini,yalnızca kendi psikolojik ve fizyolojik sağlıklarını değil çevresininkileri de olumsuz etkilerler.Peki ya o zaman ne olur?Hani sorumluluk almaktan kaçmamalıydı insan,hani özverili davranmalıydı, nerede bunlar ne oldu bunların hepsine? ‘Kabullenmemek’ sayın okur..Bu insanların sorunu da başarısızlığı kabullenmemek.Sakın yanlış yorumlanmasın bu,ben size başarısız olduğunuz an her şeyi bırakıp öylece gidin demiyorum.Sadece başarının sizde oluşturduğu o zevkin,o şehvetin,o zafer duygusunun başarısızlık anında kaybolup gitmesine müsaade etmeyin demek istiyorum.Unutmayın ki;her dibe vuruş ve her başarısızlık zirveye giden yolda yeni bir fırsattır.Hayat, yeni fırsatlarla daha yaşanılabilir hale gelebilir.Sakın bunu aklınızdan çıkarmayın ve hayatınızda ucundan tuttuğunuz her fırsatı kendi lehinize çevirebilmek uğruna mücadele etmekten kaçınmayın.Yaşamınız bir mücadeleden ibaret,doğanın kanunu bu;Güçlü olan zayıfı yer,ezer geçer.Mücadele etmekten asla kaçınmayın,tabii gerekli etik ve ahlak kurallarını aksatmadan.Çünkü mücadelenin bile şereflisi ve faziletlisi makbuldür.

      Evet sayın okur,çok ta fazla vaktini almadan bitireyim ben en iyisi..Yalnız bitirmeden evvel kısa bir alıntıyla aranızdan ayrılmak istiyorum.Yapacağım alıntı Mümin Sekman’a aittir.


“   Hayatı çaresizliklerle dolu bir adamın öyküsüdür!

      *7 yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı.Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya, oradan oraya sürüklenmeye başladı. 
     *8 yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı.Zamanını tarlada kargaları kovalamakla geçirdi. 
     *10 yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde,yeni okulundaki hocasından dayak yedi.Ailesi onu okuldan aldı.Sinirden ve korkudan 3 gün evinden çıkamadı. 
     *17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı. 
     *24 yaşında tutuklandı,günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı. 
     *25 yaşında sürgüne gönderildi. 
     *27 yaşında kendisinden 1 yaş büyük meslektaşı kendisinin de üyesi bulunduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken,kendisi hiç önemsenmiyordu.Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken,o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu. 
     *30 yaşında kendisi başka şehirleri düşman elinden kurtarmaya çalışırken,doğduğu şehir düşmanların eline geçti. 
     *30 yaşında amiri,onu kendisinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı.Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı.Aylarca boş kaldı. 
     *37 yaşında böbrek hastalığından Viyana’da 2 ay hasta ve yalnız halde yattı. 
     *37 yaşında komutan olarak yeni atandığı ordu dağıtıldı. 
     *38 yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden atıldı. 
     *38 yaşında toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödünç aldı.Ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı. 
    *38 yaşında yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkarıldı. 
    *38 yaşında en yakın 5 arkadaşından 3’ü , onun Kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı. 
    *39 yaşında idam cezasına çarptırıldı. 
  Sonra ne mi oldu? 
       42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu! 
 Okuduğunuz öykü efsanevi lider Mustafa Kemal ATATÜRK’e aittir...     ”

 




   Hayattaki tüm başarısızlıklara ve olumsuzluklara rağmen yaşam mücadelesinden vazgeçmeyen bir şahsın hayat öyküsünü okudunuz.Ve eğer farkındaysanız şuan bile evrenselliğini koruyan büyük bir şahsiyet,saygı duyulan ve sevilen bir şahsiyet.Ruhu şad,mekanı cennet olsun.

      Peki ya soruyorum sana sayın okur..


 Atatürk’ten daha mı kötü durumdasın?

 Atatürk’ten daha mı çaresiz durumdasın?

   O da hayal etti,O da başarısız oldu,O da beklentilerinin karşılığını alamadı,Onun da imkanları elinden alındı ve O da hayal kırıklıkları yaşadı.Ama vazgeçti mi,arkasını dönüp öylece gitti mi,kaçtı mı kendisinden ve isteklerinden,hayallerinden?Hiçbir zaman yaşam mücadelesinin gerisinde kalmadı ve yaptığı,giriştiği işe olan inancını hiçbir zaman yitirmedi.Sorumluluk aldı,fedakarlık ve feragat etti,özverili çalıştı;Başarısız olsa bile..

  Mustafa Kemal ATATÜRK’ün hayali neydi sayın okur?Cevaplıyorum;Türkiye Cumhuriyeti devletiydi. Başardı mı? Evet başardı,hem de tüm olumsuzluklara ve imkansızlıklara rağmen..








   Hayal kırıklığı vardır evet;ama yeni bir şeyleri ve yeni kuracağın hayalleri,hayatında karşına çıkan yeni fırsatları reddetmen ve mücadele etmemen için bir neden olamaz bu,sakın aklından çıkarma sayın okur..Mutlu,huzurlu ve sağlıklı bir hayat dilerim sana..Görüşmek üzere Sayın Okur’um.








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

29 EKİM ÖZEL ||

ATA'NIN İZİNDEN: 10 KASIM