Hayal Kırıklıkları
HAYAL KIRIKLIKLARI
Birçok soru sorduk şuana kadar,peki ya cevabını verdik mi?Evet mi,Hayır mı..Haydi “Hayır” cevabı üzerinden yürüyelim o halde..
Evet sayın okur,çok ta fazla vaktini almadan bitireyim ben en iyisi..Yalnız bitirmeden evvel kısa bir alıntıyla aranızdan ayrılmak istiyorum.Yapacağım alıntı Mümin Sekman’a aittir.
Hayattaki tüm başarısızlıklara ve olumsuzluklara rağmen yaşam mücadelesinden vazgeçmeyen bir şahsın hayat öyküsünü okudunuz.Ve eğer farkındaysanız şuan bile evrenselliğini koruyan büyük bir şahsiyet,saygı duyulan ve sevilen bir şahsiyet.Ruhu şad,mekanı cennet olsun.
Peki ya soruyorum sana sayın okur..
Her şey güzel hayallerle başlamıştı oysaki..İnsanın yüzünde
tebessüm oluşturan,anlık ta olsa mutluluğun ipini bileğine geçirdiği
hayaller...Ne de güzeller değil mi?
Peki ya kurulan hayallerin altında kalmak,ezilmek..İnsanı en
çok yıpratan duygu durumu olsa gerek,çünkü insan hayallerini yıkılsın diye
değil şahlansın diye kurar.Kimisi vardır ki sadece hayal kurar ve bundan öteye
geçemez,biz bunlara hayalperest insanlar diyelim..Hayalperest insanların eksik
noktaları nedir peki?Neden bu insanlar kurduğu hayallerin ötesine geçemiyor?
Çünkü bu insanlar harekete geçmek pahasına hiçbir
sorumluluğun altına girmek istemiyor ve bundan dolayıdır ki her zaman hezeyan
her zaman hüsran içerisinde boğuşup duruyorlar..Belki de kurduğu hayalleri sağlam
temellere oturtmamıştır bu insanlar,belki de hayal ettikleri şeyleri
kendilerine layık görmemiştir bu insanlar,belki de hayallerini
gerçekleştiremeyeceğini söyleyen o kadar çok söz,kelime vs. söyleniyor ki
korkuyorlar bu insanlar...Tüm bu soruların cevabı onları,yüzleri,binleri
geçebilir lakin hiçbir cevap sorumluluk almayı engelleyecek nitelikte cevaplar
olmayacaktır.Hiç fark ettiniz mi,başarıya ulaşmış kişiler niçin başarıyor ve nasıl başarıyor?Zafer nasıl elde edilir,hiç
sordunuz mu kendinize?Belki evet,belki hayır..Ama şunu unutmayın ki zafere
giden yol,başarıya giden yol,zirveye çıkan yol asla ama asla kolay yol
değildir;kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde rahatça yürüyerek
çıkmamıştır..İstisnalar olabilir,her zaman her yerde olabileceği gibi;lakin
hedefiniz gerçekçi bir hayat ise zorluklara katlanmanız gerektiğini
bilmelisiniz.
Birçok soru sorduk şuana kadar,peki ya cevabını verdik mi?Evet mi,Hayır mı..Haydi “Hayır” cevabı üzerinden yürüyelim o halde..
Başarmış insanların,kurduğu hayalleri gerçekleştirmiş
insanların ortak bir özelliği var aslında.Nedir bu?Hemen cevaplayalım.Sayın
okurlar, bu insanlar özverili insanlar ve çalışmayı seven
insanlar,istediklerini elde etmek uğruna sorumluluk bilinci taşıyan ve bunu
kabullenebilen insanlar,bu insanlar yaptıkları veya giriştikleri işte feragat
ve fedakarlık kelimelerinin hakkını ve anlamını bilen insanlar..Evrenin bir
kuralı vardır;Evrende karşılıksız hiçbir şey yoktur,her şeyin bir karşılığı
vardır iyinin de kötünün de,güzelin de çirkinin de her şey zıtlıklarla
mümkündür.Şayet bir bütün oluşturmak istiyorsanız zıtlıklardan olabildiğince
kaliteli ve verimli bir şekilde faydalanmasını bilmelisiniz.Bu hayatta evrene
herhangi bir şey vermeden,kendinizden yahut yaşamınızdan fedarkalık ve feragat
etmeden,sorumluluk almadan hiçbir şey alamazsınız;çünkü yukarıda da
belirttiğimiz üzere bu düzende karşılıksız hiçbir şey mümkün değildir.Mümkün
olsa dahi kazanılan bu kısa zaferin yada başarının ilerleyen zamanlarda kolaylıkla kaybedildiğini
göreceksiniz.
Şuana kadar hayalperest insanlardan ve hayallerine neden
ulaşamadıkları konusu üzerinden çeşitli soru ve cevaplar üzerinde durduk,bir de
bu olayı başka yönden değerlendirelim.Kaybeden bir grup insan daha var;bu
insanlar da hayaller kuruyor lakin bunların hayalperestlerden farkı kurdukları
hayallerin üzerine gitmeleri..Çok gidiyor bu insanlar hayallerinin
üzerine,nasıl mı?Haydi biraz da bunlar üzerinde duralım.
Bu
insanlar öncelikle hayal kurmakla başlıyorlar,ne istediklerini zaman içerisinde
sorguluyorlar, kendilerine çeşitli soru-cevap bağıntıları kurarak istedikleri
ve hayalledikleri şeyi sağlam temellere oturtmak üzerine çalışmalar
yapıyorlar.Kimi zaman ellerindeki imkanlardan nasıl, hangi zamanda ve yerde
hangi şekilde fedakarlık gösterebileceği konusunda çalışmalar
yürütüyorlar.Sorumluluk almaktan kaçınmıyorlar ve yeri geldiğinde risk analiz
raporları hazırlıyorlar kendi kendilerine,çünkü bu insanlar kaybetmeyi göze
alamayacak kadar idealist ve realist yaklaşıyorlar bu olaya.Her zaman bir B
planı,C planı,D planı vs. vs. milyon tane acil durum planı hazırlıyorlar..Bazen
başarılı oldukları kaçınılmaz bir gerçek,nasıl gerçek olmasın ki?O kadar
uğraş,o kadar çalışma,o kadar özveri boşuna mıydı?Elbette bir karşılığı olacak
bütün bunların.Peki ya bütün bunların aksi olursa?Eyvah,şimdi yandı kavruldu
ortalık!
Bu
insanlar öylesine detaycı ki mükkemmelliyetçiliği kendilerine görev
biliyorlar.Her şey yerli yerinde olmalı,her şey olabildiğince pozitif yönde
mümkün olmalı.”O kadar şey boşuna mıydı?” diye sorarlar kendi kendilerine..Zamanla
o kadar çok darlarlar ki kendilerini,yalnızca kendi psikolojik ve fizyolojik
sağlıklarını değil çevresininkileri de olumsuz etkilerler.Peki ya o zaman ne
olur?Hani sorumluluk almaktan kaçmamalıydı insan,hani özverili davranmalıydı,
nerede bunlar ne oldu bunların hepsine? ‘Kabullenmemek’ sayın okur..Bu
insanların sorunu da başarısızlığı kabullenmemek.Sakın yanlış yorumlanmasın
bu,ben size başarısız olduğunuz an her şeyi bırakıp öylece gidin demiyorum.Sadece
başarının sizde oluşturduğu o zevkin,o şehvetin,o zafer duygusunun başarısızlık
anında kaybolup gitmesine müsaade etmeyin demek istiyorum.Unutmayın ki;her dibe
vuruş ve her başarısızlık zirveye giden yolda yeni bir fırsattır.Hayat, yeni
fırsatlarla daha yaşanılabilir hale gelebilir.Sakın bunu aklınızdan çıkarmayın
ve hayatınızda ucundan tuttuğunuz her fırsatı kendi lehinize çevirebilmek
uğruna mücadele etmekten kaçınmayın.Yaşamınız bir mücadeleden ibaret,doğanın
kanunu bu;Güçlü olan zayıfı yer,ezer geçer.Mücadele etmekten asla
kaçınmayın,tabii gerekli etik ve ahlak kurallarını aksatmadan.Çünkü mücadelenin
bile şereflisi ve faziletlisi makbuldür.
Evet sayın okur,çok ta fazla vaktini almadan bitireyim ben en iyisi..Yalnız bitirmeden evvel kısa bir alıntıyla aranızdan ayrılmak istiyorum.Yapacağım alıntı Mümin Sekman’a aittir.
“ Hayatı çaresizliklerle dolu bir adamın öyküsüdür!
*7 yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı.Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya, oradan oraya sürüklenmeye başladı.
*8 yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı.Zamanını tarlada kargaları kovalamakla geçirdi.
*10 yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde,yeni okulundaki hocasından dayak yedi.Ailesi onu okuldan aldı.Sinirden ve korkudan 3 gün evinden çıkamadı.
*17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı.
*24 yaşında tutuklandı,günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı.
*25 yaşında sürgüne gönderildi.
*27 yaşında kendisinden 1 yaş büyük meslektaşı kendisinin de üyesi bulunduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken,kendisi hiç önemsenmiyordu.Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken,o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu.
*30 yaşında kendisi başka şehirleri düşman elinden kurtarmaya çalışırken,doğduğu şehir düşmanların eline geçti.
*30 yaşında amiri,onu kendisinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı.Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı.Aylarca boş kaldı.
*37 yaşında böbrek hastalığından Viyana’da 2 ay hasta ve yalnız halde yattı.
*37 yaşında komutan olarak yeni atandığı ordu dağıtıldı.
*38 yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden atıldı.
*38 yaşında toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödünç aldı.Ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı.
*38 yaşında yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkarıldı.
*38 yaşında en yakın 5 arkadaşından 3’ü , onun Kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.
*39 yaşında idam cezasına çarptırıldı.
Sonra ne mi oldu?
42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu!
Okuduğunuz öykü efsanevi lider Mustafa Kemal ATATÜRK’e aittir... ”
Hayattaki tüm başarısızlıklara ve olumsuzluklara rağmen yaşam mücadelesinden vazgeçmeyen bir şahsın hayat öyküsünü okudunuz.Ve eğer farkındaysanız şuan bile evrenselliğini koruyan büyük bir şahsiyet,saygı duyulan ve sevilen bir şahsiyet.Ruhu şad,mekanı cennet olsun.
Peki ya soruyorum sana sayın okur..
Atatürk’ten daha mı kötü durumdasın?
Atatürk’ten daha mı çaresiz durumdasın?
O da
hayal etti,O da başarısız oldu,O da beklentilerinin karşılığını alamadı,Onun da
imkanları elinden alındı ve O da hayal kırıklıkları yaşadı.Ama vazgeçti
mi,arkasını dönüp öylece gitti mi,kaçtı mı kendisinden ve
isteklerinden,hayallerinden?Hiçbir zaman yaşam mücadelesinin gerisinde kalmadı
ve yaptığı,giriştiği işe olan inancını hiçbir zaman yitirmedi.Sorumluluk
aldı,fedakarlık ve feragat etti,özverili çalıştı;Başarısız olsa bile..
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün hayali neydi sayın okur?Cevaplıyorum;Türkiye
Cumhuriyeti devletiydi. Başardı mı? Evet başardı,hem de tüm olumsuzluklara ve
imkansızlıklara rağmen..
Hayal kırıklığı vardır evet;ama yeni bir şeyleri ve yeni
kuracağın hayalleri,hayatında karşına çıkan yeni fırsatları reddetmen ve
mücadele etmemen için bir neden olamaz bu,sakın aklından çıkarma sayın
okur..Mutlu,huzurlu ve sağlıklı bir hayat dilerim sana..Görüşmek üzere Sayın
Okur’um.





Yorumlar
Yorum Gönder